FAVORITES :: september'15
her zaman söylerim, hep de söyleyeceğim sanırım; eylül ayları o kadar saçma sapan ve hızlı geçiyor ki, ben öküzün trene baktığı gibi bakakalıyorum arkasından. herneyse, öküzlüğüm veya eylülün trenliği kimsenin ilgisini çekmediğine göre, hepimizin buluşacağı bir ortak payda bulalım. evet, eylül favorileri!
müzik bölümünü ayırarak yaptığım müthiş aksiyondan sonra burada istediğim kadar saçmalayabilirmişim gibi hissediyorum, işte bu yüzden şimdiden herkesten özür dilemek istiyorum. haydi, başlayalım.
evet, iyisiyle kötüsüyle insan hayatımdan bir ay daha eksildi. (önceki hayatımda bir baykuş olduğum yönündeki hipotezlerim geçerliliğini koruyor.) umarım ekim hepimize şans ve mutlu günler getirir. mutluluk dolu günler!
müzik bölümünü ayırarak yaptığım müthiş aksiyondan sonra burada istediğim kadar saçmalayabilirmişim gibi hissediyorum, işte bu yüzden şimdiden herkesten özür dilemek istiyorum. haydi, başlayalım.
-------------------------------------------------------
1 - kitap
sanırım kitap okumada dünyanın en tembel ve üşengeç insanı ödülüne layık görülebilirim. kitapları çok seviyorum, bunu ben tanıyan çoğu kişi bilir fakat şöyle bir sorun var ki o beni çileden çıkaracak; sıkmayacak bir kitap bulmak. artık çoğu kitap yer aldığı kategorideki kitaplarla hemen hemen aynı gibi. karakterler, olay, zaman ve hatta isimler. işte bu yüzden yazın başından beri şöyle sıkılmadan okuyabileceğim ve gerçekten vaktime değen bir kitap arıyordum, kısmet bu ayaymış. sofie'nin dünyası neredeyse iki senedir kütüphanemde olan ve umutsuzca açılmayı bekleyen kitaplardan sadece biriydi. kitabın üstündeki renkli motif sağolsun, birden dikkatimi çekti ve bu kitapçığa 20 lira vermişim, okumamak olmaz düşüncesiyle okumaya başladım. (bir de cimrilik işe yaramaz derler.)
kitap gerçekten çok gü-zel! yani tam "kitaptan önce ve sonra rana" fotoğrafı koymalık bir kitap. bana gerçekten çok şey kattığını hissettim ve çoğu şeye karşı bakış açımın ciddi anlamda değiştiğini fark ettim. felsefi düşünceleri, yaşadığımız evreni ve en önemlisi ben kimim sorularını acayip eğlenceli bir şekilde sorgulatıyor. genç veya yaşlı herkesin sıkılmadan okuyabileceği harika bir kitap gerçekten. (sophie kalp rana.)
bir de küçük prensi otuzuncu kere falan okudum sanırım fakat bu güncel bir okuma aktivitesine dahil olur mu bilemiyorum o yüzden efsane bir replikle bu kitap muhabbetini kapatmak istiyorum.
"gerçeğin mayası gözle görülmez."
2 - film
- love, rosie (2014)
- pitch perfect 2 (2015)
- insomnia (2002)
- boyhood (2014) *
- eternal sunshine of the spotless mind (2004)
- interstellar (2014) *
- into the wild (2007) *
bu ay baya bir film izledim ve hepsine bayıldım fakat yıldızla işaretlediklerim çok farklı bir hikaye. ya hani bir film izlersiniz ve en az bir hafta o film hakkında düşünmeden duramazsınız ya, hah işte bende de tam olarak o durum gerçekleşti.
interstellar tam anlamıyla bana bir mind fuck anı yaşattı ve beynimden dumanlar çıktığına yemin ettirebilecek bir hale getirdi. spoiler falan vermek istemiyorum o yüzden kısaca yaşadığım duygu saçmalığından bahsedeceğim. kesinlikle ufuk açan bir film. insanoğlunun yapabileceği şeylerin geniş boyutunu gözler önüne seriyor ve yok canım bu da olmaz artık diyen insanlara "nope bitch, they actually did it" dedirtiyor. izleyelim, izletelim arkadaşlar.
boyhood ve into the wild'a girmiyorum çünkü onlar için de ayrı birer yazı yazmayı planlıyorum o yüzden beklemede kalın.
3- kozmetik (yani sanırım)
bu kategoriyi neden mi ekledim? evet, bu sorunun o kadar basit bir cevabı var ki aslında; tabi ki de benim okulların açılmasıyla daha bir insan gibi görünme çabalarım. tabi ki çoğu insan gibi doğallıktan yanayım fakat yazın evin içinde üstlendiğim saksı bitkisi görevinden sonra, insanlığa attığım büyük adım böyle bir gerekliliği gerektirdi. (şıhh, çaktırmıyoruz.)
- golden rose - velvet matte -16 ----- herhangi bir açıklamaya gerek yok aslında. mat ve kahve tonlarındaki rujlar all time lover.
- golden rose - silky touch matte eyeshadow - 210 ----- yine mat ve kahverengi bir ürün fakat bu üründe şöyle bir şey var ki yüzümde bulunmadığı yer kalmadı. son zamanlarda bu minik ve tatlış farı sadece gözümde değil, kaşlarımı doldururken ve kontür uygularken de kullanıyorum. hiçbir şey multi-task bir farın yerini tutamaz.
- essence - extreme crazy volume mascara ----- bu maskarayı çok çok önceden almıştım fakat dürüst olmak gerekirse pek bir hayrını görememiştim. bundan birkaç hafta önceyse nereden estiğini bilmediğim bir şekilde bu maskaracığı, diğer bir maskaramla kullandım ve o gündür kirpiklerimle homie gibi bir şeyler.
- batis - dry shampoo - sassy and daring ----- okul zamanı, yağlı saçlar, üşenilen banyolar ve bu harika kurtarıcı. en kısa özet bu olabilirdi sanırım. gerçekten verdiğiniz her kuruşa değen bir ürün. bir de ilk uyguladığımda kafamın üstünü bembeyaz yapmasa tam mükemmel olurdu aslında.
- givenchy - ange ou démon, le secret ----- hala hangi kokuların kullanıldığını anlayamadığım fakat dünyanın parasını verdiğim için sorgulama kısmına fazla takılmamaya çalıştığım biricik parfümüm. ilk aldığımda verdiğim paraya biraz pişman olduğum ama şimdi utanmasam yıldırım nikahı kıyacağım muhteşem bir parfüm. yanında verilen vücut losyonu ve makyaj çantası da cabası.
3 - random
mini taylor'um ve aka ben |
bu ayın en büyük olayı, okulların açılmasıydı sanırım. size yemin ediyorum şu duruma kendimi hazırlamak için kaç tane back to school videosu izleyip neşelenmeye çalıştım anlatamam. gerçi sonuç pek değişmedi, okul bize her sene yaptığı gibi bu sene de "aa, bir kazığımı yemeden salmam" dedi ve kazık o kazık. neyse #staystrong taglerim yanımda, bu yazıyı ağlamadan bitireceğim.
aylardır görmeye görmeye yüzlerini unuttuğum dostlarımı, arkadaşlarımı ve diğer gereksiz insan topluluklarını hatırladım, o yüzden bir nebze teselli oldum. bizim kızları, salak okul merdivenlerini, kantincimiz mustafa abi'yi ve şuan unuttuğum çoğu insanı görmek çok iyi geldi. (gelse iyi olur zaten, başka alternatifim yok sonuçta.)
batum'daki avrupa meydanı |
bir diğer alakasız favorimse, gürcistan'dan ucuza bavula indirdiğim zara bluz oldu. üstümde duruşu olsun, rengi olsun kendisine aşık olduğum bir parça. bir de sıcak günlerde iz yapan kumaşı olmasa tadından yenmeyecek fakat bu hayatta ne kusursuz ki. (alexa chung!!!1!!1)
büyük ihtimalle bize ne canım diyeceğiniz bir diğer favorim ise bir konser. bahsettiğimiz sıradan bir konser değil, hayır. hayatımda bulunmayacağım ortamlarda belirivermekten daha iyi yaptığım bir başka şey yok sanırım. ben-bir-operaya-gittim. yani beni tanıyanlar bahsi geçen çelişkiyi şimdiye anlamışlardır sanırım. yani bir operaya katılması beklenen son insan bile değilim fakat nedenler ve sonuçlar... batumi music fest kapsamında, türkiye başkonsolosluğunun düzenlediği harika bir konser oldu kanımca.
ve son ama son favorim ise canişkom, tatlışkom, aslancık babamın bana geçtiği bir kıyak. uzun zamandır istediğim bir şey gerçekleşti ve sonunda ben kendi dizüstü bilgisayarıma kavuştum. sanırım bu senenin favorisi bu bilgisayar olsa gerek. tekrar teşekkürler babacığım!
------------------------------------------
evet, iyisiyle kötüsüyle insan hayatımdan bir ay daha eksildi. (önceki hayatımda bir baykuş olduğum yönündeki hipotezlerim geçerliliğini koruyor.) umarım ekim hepimize şans ve mutlu günler getirir. mutluluk dolu günler!
-araina
Yorumlar
Yorum Gönder